27 Kas 2014

Ankarada Gezilecek Yerler

Düşman dayanmış kapısına yol vermemiş Ankara’m. Adına Türküler, toprağına destanlar yazılmış Ankara’m. Sevdanın, dostluğun şehri Ankara’m. Metropol ve Kırsalın şehri Ankara’m. Bozkırın merkezi, Seymenlerin diyarı Ankara’m.

Ankara derken ilk aklımıza gelenler; güzel Türkiye’mizin Başkenti oluşu, Cennet Mekan Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün kabristanı Anıtkabir, Bizanslılar döneminden kalma Ankara Kalesi, Hacı Bayram-ı Veli Camii ve Türbesi, İlk Kurulan meclisimiz, Âşıkların buluşma yeri Gençlik Parkı, Atamızın kendi emekleriyle işçilerle birlikte çalışıp bize emanet ettiği Atatürk Orman Çiftliği, Abidin Paşa Konağında oynayan Seymenleri, ODTÜ'sü, Hacettepe’si, Gazisi, Ankara Üniversitesi... Bunları saymakla bitiremeyiz.

 Bu yazımızda sizlere Ankara'ya geldiğinizde veya Ankara’da iseniz gezilesi ve görülesi yerleri aksetmek istiyorum. İlk başta Ankara'ya ilk ayak bastığımızda uğramamız gereken en güzel yerimiz Cennet Mekân Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk'ün kabristanıdır. Atamızı ziyaret ettikten sonra ise Hamamönü’nde bir kahvaltı ile güne başlamanızı şiddetle tavsiye ederim. Kahvaltımızdan sonra Hamamönü sokaklarını gezerken bol bol fotoğraf çekinmeyi unutmayın; hazır Hamamönü’ne gitmişken ise İstiklal Marşı Yazarımız Cennet Mekân Mehmet Akif Ersoy beyin evini ziyaret edin. Oradan çıktıktan sonra ise ilk durağınız Kitaplara konu olmuş olan Ulucanlar Cezaevi Müzesini Ziyaret edin. Oradan çıktıktan sonra ise doğru Hacı Bayram-ı Veli Camii'nde bir öğle namazı ve arkasından Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerinin Türbesine bir dua ettikten sonra Ya Allah Ya Bismillah deyip kendinizi Ankara Kalesinin dik yokuşuna vurunuz. Kaleye çıkarken sağ tarafınızda Anadolu Medeniyetleri Müzesi ve August Tapınağını ziyaret de bulunmayı unutmayın. Kaleye çıktık; Kalenin surlarına çıkarak Ankara'yı birde oradan seyreyleyin bu sırada karnımızda tabi ki iyice acıkmaya başladı. Kalede Ankaraya karşı güzel bir yemek ve arkasına güzel bir çay içtikten sonra nereye gideceğim diye hiç düşünmeyin. Kaleden çıkıp doğrucu Cumhuriyetimizin ilk Meclisi Kurtuluş Müzesini bir ziyarette bulunun arkasından ise bir kaç bina aşağısında bulunan 2.Meclis binamız Cumhuriyet müzesini ziyaret edin. Oradan çıktıktan sonra ise biraz da Orman havası iyi olur değil mi akşamüzeri Kızılcahamam Soğuk Su Milli Parkında birde mangal yakıp orda bir semaver çayı bitirdik mi demeyin keyfinize. Ankara’da gezimizin ilk gününü bitirdik güzelce dinlendik e o zaman Ankara'da daha ne kaldı dediğinizi duyar gibiyim. Daha gezimiz bitmedi devam ediyor. Arabamıza biniyoruz(Arabamız yoksa bile Akköprü’den Beypazarı Otobüsleri Her Yarım Saatte Hareket Etmektedir.) doğruca Beypazarı’nın yolunu tutuyoruz. Beypazarı’na geldik girişte bizi koskoca bir Tabela ile Beypazarı’na Hoşgeldiniz yazısı karşılayacak ve Alparslan Türkeş Bulvarı karşılayacak. Arabamızı uygun bir yere perkittikten sonra Alışveriş yapmak için kendimizi Beypazarlı Ablalarımızın, Teyzelerimizin, Amcalarımızın kendi elleri ile yapmış oldukları yöresel ürünler karşılayacak bizi. Beypazarı Maden suyu, Havucu, Havuç Döneri ve Asma Yaprağı ile meşhur olan bir yöremizdir. Beypazarı’na gidip o altın sarısı asma yapraklarıyla sarılmış sarmalardan yememezlik etmeyin. Beypazarı çarşısındaki Tarihi yapılar ve ilgimizi çekecek gümüşçüler, bakırcılar ve hediyelik eşya satan dükkânlar bizi çarşının içerisine iyice çekmeden önce birde Beypazarı’nda bir lokantaya oturup bir köy kahvaltısı yapmanızı öneririm. Çayımızı ve kahvaltımızı içtikten sonra 7'den 70'e gerek göz zevkine uygun, gerekse damağınıza uygun şeyler bulabileceğiniz Beypazarı çarşısı içine atıyoruz kendimizi. Beypazarı Kurusu yapılan fırınlardan gelen o mis gibi tereyağlı Beypazarı kurusu kokuları, El emeği göz nuru bakırcılık işleri, Beypazarı konakları, mis gibi havuç ve şekerden yapılmış o havuç dönerleri, lokumlar, 80 katlı ev baklavaları ve o yaprak sarmaları sizi sizden alacak. Beypazarı çarşısında iyice kaybolmadan birde öğle molası için mangalınızı, semaverinizi yakabileceğiniz Hıdırlık Tepesine çıkıp Beypazarı’na karşı bir mangal ve çay keyfi yapmazsak olmaz tabi ki. Öğle yemeğimizi yedikten sonra; kendimizi tekrar çarşının içine atmakta bir sakınca yoktur. Bu arada çarşıyı gezerken dikkatinizi çekecek bir şey daha olacak o da Bu Tarihi konakların otel olarak işletildiğini fark edeceksiniz ve bu otellerde konaklamayacak olsanız bile içerisine girip gezebilme imkânınız vardır içerisini girip bir göz atın fotoğraflar çekmenizi öneririm. Beypazarı yapı olarak Safranbolu evlerini andırsa bile Safranbolu’dan önce Beypazarı’nda bu tarz yapılanma olmuştur ve Safranbolu evleri sadece yapılan Reklamlardan dolayı daha da öne çıkmıştır. Hava hafiften ağarırken Beypazarı’ndan dönerken Ayaş’ta yol kenarında satılan o mis kokulu bahçe domatesini almadan geçmeyiniz. Bugünümüzü de böyle bitirdikten sonra ertesi gün e Ankara’ya geldik Kızılay’ı görmeden giderseniz ayıp etmiş olursunuz. Taksim meydanı İstanbul için neyse Ankara için ise Kızılay'da odur. Çeşit çeşit insanla karşılaşabileceğiniz Kızılay’da bir sabah kahvaltısı yapıp sokaklarını biraz gezdikten sonra Atakule'ye gitmezsek olmaz tabi ki. Atakule’ye çıkıp birde Ankara'yı oradan seyreyledikten sonra Sakarya Meydan Muharebesinin gerçekleştiği, Kurtuluş Savaşının dönüm noktası olan Sakarya nehri kıyılarını ne zaman ziyaret edeceğiz dediğinizi duyabiliyorum. Atakule’den inip arabamıza bindikten sonra Eskişehir yoluna çıkıp Polatlı’ya doğru sürüyoruz arabamızı.(Aracınız yok ise Ankara Şehirler Arası Otobüs Terminalinden Polatlı Otobüsleri her 15 dakikada bir hareket etmektedir.) Polatlı’ya geldiğimizde ise yol tarifi almak için yoldan geçen herhangi bir kişiye Dua Tepeye nasıl gidebilirim diye sorarsınız zaten size her şekilde yardımcı olacaklardır. Dua tepe yani Sakarya Meydan Muharebesinin olduğu yer Kurtuluş savaşımızın dönüm noktasıdır o noktaya geldiğinizde gözlerinizi kapatın ve kendinizi o gündeymiş cephede düşmana karşı savaşıyormuş gibi hayal ettiğiniz vakit zaten o tepedeki o mistik havayı iliklerinize kadar hissedeceksiniz. Dua Tepede 81 şehidimizin pirinç harflerle yazılmış bilgilerini görebilirsiniz. Birde; O büyük günü, Mustafa Kemal Paşa ile birlikte muharebeyi izleyen Halide Edip Adıvar ”Türkün Ateşle Imtihanı” adlı eserinde şöyle anlatmaktadır:
…on dokuz günden sonra o gün ilk top sesleri batı’dan değil, doğu’dan duyulmaya başlamıştı. O gün ilk defa süngüler, batı’dan doğu’ya doğru değil, doğu’dan batı’ya doğru koşmaya başlamıştı. Sözleri ile kitabında yer vermiştir. Karnımız acıkır gibi oldu değil mi bir de polatlı çarşısını gezip karnımızı doyurdukdan sonra bugün ki gezimizi tamamlayalım. Eğer bir çocuğunuz var ise Ertesi gün ki gezimizde; onu ilk başta Ulus'ta bulunan Gençlik Parkını, oradan çıkıp  İstanbul yolu üzerindeki Atatürk Orman Çiftliği ve Hayvanat Bahçesini ziyaret ettirdikten sonra ise Ankara Ayaş yolu üzerinde bulunan dev Gülüver heykelinin temsil ettiği Harikalar Diyarını gezdirmeyi ve eğlenmesini de ihmal etmeyin derim. Bu yazımı okuduğunuz için sizlere Teşekkürü borç bilerek yazımı bitirmek istiyorum. İyi eğlenceler diliyorum, Ankara’mıza Hoş geldiniz diyorum...

Hiç yorum yok: