Ankara derken ilk aklımıza gelenler; güzel Türkiye’mizin Başkenti oluşu, Cennet Mekan Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün kabristanı Anıtkabir, Bizanslılar döneminden kalma Ankara Kalesi, Hacı Bayram-ı Veli Camii ve Türbesi, İlk Kurulan meclisimiz, Âşıkların buluşma yeri Gençlik Parkı, Atamızın kendi emekleriyle işçilerle birlikte çalışıp bize emanet ettiği Atatürk Orman Çiftliği, Abidin Paşa Konağında oynayan Seymenleri, ODTÜ'sü, Hacettepe’si, Gazisi, Ankara Üniversitesi... Bunları saymakla bitiremeyiz.
Bu yazımızda sizlere Ankara'ya geldiğinizde
veya Ankara’da iseniz gezilesi ve görülesi yerleri aksetmek istiyorum. İlk
başta Ankara'ya ilk ayak bastığımızda uğramamız gereken en güzel yerimiz Cennet
Mekân Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk'ün kabristanıdır. Atamızı ziyaret ettikten
sonra ise Hamamönü’nde bir kahvaltı ile güne başlamanızı şiddetle tavsiye
ederim. Kahvaltımızdan sonra Hamamönü sokaklarını gezerken bol bol fotoğraf
çekinmeyi unutmayın; hazır Hamamönü’ne gitmişken ise İstiklal Marşı Yazarımız
Cennet Mekân Mehmet Akif Ersoy beyin evini ziyaret edin. Oradan çıktıktan sonra
ise ilk durağınız Kitaplara konu olmuş olan Ulucanlar Cezaevi Müzesini Ziyaret
edin. Oradan çıktıktan sonra ise doğru Hacı Bayram-ı Veli Camii'nde bir öğle
namazı ve arkasından Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerinin Türbesine bir dua ettikten
sonra Ya Allah Ya Bismillah deyip kendinizi Ankara Kalesinin dik yokuşuna
vurunuz. Kaleye çıkarken sağ tarafınızda Anadolu Medeniyetleri Müzesi ve August
Tapınağını ziyaret de bulunmayı unutmayın. Kaleye çıktık; Kalenin surlarına
çıkarak Ankara'yı birde oradan seyreyleyin bu sırada karnımızda tabi ki iyice
acıkmaya başladı. Kalede Ankaraya karşı güzel bir yemek ve arkasına güzel bir
çay içtikten sonra nereye gideceğim diye hiç düşünmeyin. Kaleden çıkıp doğrucu
Cumhuriyetimizin ilk Meclisi Kurtuluş Müzesini bir ziyarette bulunun arkasından
ise bir kaç bina aşağısında bulunan 2.Meclis binamız Cumhuriyet müzesini
ziyaret edin. Oradan çıktıktan sonra ise biraz da Orman havası iyi olur değil
mi akşamüzeri Kızılcahamam Soğuk Su Milli Parkında birde mangal yakıp orda bir
semaver çayı bitirdik mi demeyin keyfinize. Ankara’da gezimizin ilk gününü
bitirdik güzelce dinlendik e o zaman Ankara'da daha ne kaldı dediğinizi duyar
gibiyim. Daha gezimiz bitmedi devam ediyor. Arabamıza biniyoruz(Arabamız yoksa
bile Akköprü’den Beypazarı Otobüsleri Her Yarım Saatte Hareket Etmektedir.)
doğruca Beypazarı’nın yolunu tutuyoruz. Beypazarı’na geldik girişte bizi koskoca
bir Tabela ile Beypazarı’na Hoşgeldiniz yazısı karşılayacak ve Alparslan Türkeş
Bulvarı karşılayacak. Arabamızı uygun bir yere perkittikten sonra Alışveriş
yapmak için kendimizi Beypazarlı Ablalarımızın, Teyzelerimizin, Amcalarımızın
kendi elleri ile yapmış oldukları yöresel ürünler karşılayacak bizi. Beypazarı
Maden suyu, Havucu, Havuç Döneri ve Asma Yaprağı ile meşhur olan bir
yöremizdir. Beypazarı’na gidip o altın sarısı asma yapraklarıyla sarılmış
sarmalardan yememezlik etmeyin. Beypazarı çarşısındaki Tarihi yapılar ve
ilgimizi çekecek gümüşçüler, bakırcılar ve hediyelik eşya satan dükkânlar bizi
çarşının içerisine iyice çekmeden önce birde Beypazarı’nda bir lokantaya oturup
bir köy kahvaltısı yapmanızı öneririm. Çayımızı ve kahvaltımızı içtikten sonra
7'den 70'e gerek göz zevkine uygun, gerekse damağınıza uygun şeyler
bulabileceğiniz Beypazarı çarşısı içine atıyoruz kendimizi. Beypazarı Kurusu
yapılan fırınlardan gelen o mis gibi tereyağlı Beypazarı kurusu kokuları, El
emeği göz nuru bakırcılık işleri, Beypazarı konakları, mis gibi havuç ve
şekerden yapılmış o havuç dönerleri, lokumlar, 80 katlı ev baklavaları ve o
yaprak sarmaları sizi sizden alacak. Beypazarı çarşısında iyice kaybolmadan
birde öğle molası için mangalınızı, semaverinizi yakabileceğiniz Hıdırlık Tepesine
çıkıp Beypazarı’na karşı bir mangal ve çay keyfi yapmazsak olmaz tabi ki. Öğle
yemeğimizi yedikten sonra; kendimizi tekrar çarşının içine atmakta bir sakınca
yoktur. Bu arada çarşıyı gezerken dikkatinizi çekecek bir şey daha olacak o da
Bu Tarihi konakların otel olarak işletildiğini fark edeceksiniz ve bu otellerde
konaklamayacak olsanız bile içerisine girip gezebilme imkânınız vardır
içerisini girip bir göz atın fotoğraflar çekmenizi öneririm. Beypazarı yapı
olarak Safranbolu evlerini andırsa bile Safranbolu’dan önce Beypazarı’nda bu
tarz yapılanma olmuştur ve Safranbolu evleri sadece yapılan Reklamlardan dolayı
daha da öne çıkmıştır. Hava hafiften ağarırken Beypazarı’ndan dönerken Ayaş’ta
yol kenarında satılan o mis kokulu bahçe domatesini almadan geçmeyiniz. Bugünümüzü
de böyle bitirdikten sonra ertesi gün e Ankara’ya geldik Kızılay’ı görmeden
giderseniz ayıp etmiş olursunuz. Taksim meydanı İstanbul için neyse Ankara için
ise Kızılay'da odur. Çeşit çeşit insanla karşılaşabileceğiniz Kızılay’da bir
sabah kahvaltısı yapıp sokaklarını biraz gezdikten sonra Atakule'ye gitmezsek
olmaz tabi ki. Atakule’ye çıkıp birde Ankara'yı oradan seyreyledikten sonra
Sakarya Meydan Muharebesinin gerçekleştiği, Kurtuluş Savaşının dönüm noktası
olan Sakarya nehri kıyılarını ne zaman ziyaret edeceğiz dediğinizi
duyabiliyorum. Atakule’den inip arabamıza bindikten sonra Eskişehir yoluna
çıkıp Polatlı’ya doğru sürüyoruz arabamızı.(Aracınız yok ise Ankara Şehirler
Arası Otobüs Terminalinden Polatlı Otobüsleri her 15 dakikada bir hareket
etmektedir.) Polatlı’ya geldiğimizde ise yol tarifi almak için yoldan geçen
herhangi bir kişiye Dua Tepeye nasıl gidebilirim diye sorarsınız zaten size her
şekilde yardımcı olacaklardır. Dua tepe yani Sakarya Meydan Muharebesinin
olduğu yer Kurtuluş savaşımızın dönüm noktasıdır o noktaya geldiğinizde
gözlerinizi kapatın ve kendinizi o gündeymiş cephede düşmana karşı savaşıyormuş
gibi hayal ettiğiniz vakit zaten o tepedeki o mistik havayı iliklerinize kadar
hissedeceksiniz. Dua Tepede 81 şehidimizin pirinç harflerle yazılmış
bilgilerini görebilirsiniz. Birde; O büyük günü, Mustafa Kemal Paşa ile birlikte
muharebeyi izleyen Halide Edip Adıvar ”Türkün Ateşle Imtihanı” adlı eserinde
şöyle anlatmaktadır:
…on dokuz günden sonra o gün ilk top sesleri
batı’dan değil, doğu’dan duyulmaya başlamıştı. O gün ilk defa süngüler,
batı’dan doğu’ya doğru değil, doğu’dan batı’ya doğru koşmaya başlamıştı. Sözleri ile kitabında yer
vermiştir. Karnımız acıkır gibi oldu değil mi bir de polatlı çarşısını gezip
karnımızı doyurdukdan sonra bugün ki gezimizi tamamlayalım. Eğer bir çocuğunuz
var ise Ertesi gün ki gezimizde; onu ilk başta Ulus'ta bulunan Gençlik Parkını,
oradan çıkıp İstanbul yolu üzerindeki Atatürk Orman Çiftliği ve Hayvanat
Bahçesini ziyaret ettirdikten sonra ise Ankara Ayaş yolu üzerinde bulunan dev
Gülüver heykelinin temsil ettiği Harikalar Diyarını gezdirmeyi ve eğlenmesini
de ihmal etmeyin derim. Bu yazımı okuduğunuz için sizlere Teşekkürü borç
bilerek yazımı bitirmek istiyorum. İyi eğlenceler diliyorum, Ankara’mıza Hoş
geldiniz diyorum...